Gördük ki; gençliğinden çalınan yedi yılı cezaevinde geçirmesine karşın, geçmişe takılı kalmadan ileriye bakan; filme ilişkin “insanlar övgüde cömert, eleştiride cimri davrandılar” diyen; müziğin evrensel dilini ve sanatın iyileştirici gücünü iyi bilen “beynelmilel” bir insan duruyor karşımızda.
Bırakır mıyız hiç; hep birlikte cumbalı evin sokağına gidip, yıldızların altına kurduğumuz dost meclisinde durdurduk zamanın akışını…
Sesi kısılmasın rengi solmasın yaşadığımız günlerin
Ertesi gün bianet için röportaj yapmak üzere Ege Üniversitesi kampüsüne, Yeşilköşk’e gittiğimde, öğle arasında bahçede kurulu sofra başında sürüyordu sohbet. Filmde kısacık rolü olan “helvacı”nın “ben olmasam film bir hiç olurdu” şakasına gülüyordu herkes. Mesai saati başlarken ayağa kalkan arkadaşlara “bende para yok, yemeği öderken Gönül’le bana iki de çay ekleyin” demiştin. Gülüşmüştük, hepimiz.
Umudu Tükenmeyenlerin Türküsüne Devam
28 Nisan 2007
Meşgulsündür diye çekinerek aradığımı söylediğimde “elini korkak alıştırma” demiştin bir seferinde; o yüzden yazmak istedim içimden gelen bu satırları.
Yoksulluk, çocukluk, okulda öğrenci iken gece pavyonda bağlama, ud, cümbüş çalarak müzisyenlik ve kış ayazında ilçe kütüphanesinin sıcaklığı üstüne kurduğun cümleler duruyor kulağımda. Aslında kızın için düşündüğün ve fakat Beynelmilel filminde Özge Namal ile ete kemiğe bürünen Gülendam ismine dair sözlerin de. Ve film setinde Gülendam’a, “ağlarken bile başını dik tutacaksın” diye tembihlediğini anlatışın…
“Biz hep “umudu tükenmeyenlerin türküsünü” söylemeye ve dinlemeye devam edeceğiz.” demiştin sevgili Sırrı. Oyunbozanlığın sırası değil şimdi. Çünkü dünya ıssız kalmasın diye var olanlardan değilsin sen.
Sakın gitme. Çünkü gidersen eğer sesi biraz daha kısılır, rengi biraz daha solar, sevinci biraz daha azalır yaşadığımız günlerin…
(Gİ/Mİ)