Gazeteci Elif Akgül, 21 Şubat’tan bu yana tutuklu bulunduğu Bakırköy Kadın Cezaevi’nden Halkların Demokratik Kongresi (HDK) soruşturma kapsamında hazırlanan iddianameleri kaleme aldı.
Akgül, “Bu yazıyı kaleme aldığım sırada henüz iddianamem kabul edilmemişti, yani şafak bilinmiyor. Ama evlere şenlik hazırlanan iddianamelere biraz dikkat çekmek istiyorum” diyerek hazırlanan iddianamelere değindi.
“HDK ÜYESİ” OLMAKLA SUÇLANIYORLAR
Gazeteciler Yıldız Tar ve Ercüment Akdeniz için iddianame: “Silahlı örgüt üyeliği”
Elif Akgül’ün BirGün’de “şafak ve belirsizlik” üzerine yazdığı yazısının bir bölümü şöyle:
“İddianamelerdeki tutarsızlıklar daha ilk sayfadan suç tarihi ve suç yeri gibi detaylarda başlıyor. Örneğin Ayşe Panuş’un iddianamesinde suç yeri Antalya, suç tarihi 18.02.2025. “Bunda ne var?” derseniz, Ayşe’ye isnat edilen suçlara ilişkin gösterilen tüm deliller 2012-2013 yıllarına ait ve olay İstanbul’da geçiyor. Ama İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi “isnat edilen suçun işlendiği yerin Antalya olmasını” öne sürerek Ayşe hakkında yetkisizlik kararı vermiş. Suç tarihi ise gözaltına alındığımız 18.02.2025. Yani iddianamenin öne sürdüğü eylem ve tapelere ait tarihler değil. Suç değil sanki, Sayın Savcım.

HDK soruşturmasında üç kişiye tahliye kararı
Kardelen’in iddianamesine bakalım mesela. Hani hukuken WhatsApp yazışmaları delil olarak kullanılamaz ya… Kullanmış savcı. Şu yazışmayı iddianameye koymuş:
Kardelen: Alo
X bayan şahıs: Alo
Kardelen: WhatsApp’tan arayayım mı?
X bayan şahıs: Aynen WhatsApp’tan ara
Kardelen: Hadi bakalım
X bayan şahıs: Bay bay
Bu yazışma için savcının yaptığı değerlendirme şu: “Hedef şahsın örgütsel faaliyetleri olması sebebiyle örgütsel gizliliğe riayet ederek olası bir teknik takibi önlemek amacıyla görüşmelerinin WhatsApp isimli uygulama üzerinden gerçekleştirdiği değerlendirilmektedir.”
Mahremiyet hakkını, WhatsApp’ın yasal bir uygulama olmasını bir yana bırakalım. X bayan şahıs kim? Konuşma ne sebeple örgütsel faaliyet? Hangi örgüt? Belki internet çekmiyor, belki ses kesiliyor… Savcı bunlara karşı ispat zahmetine girmiş mi? Hayır. Hani şüpheden sanık yararlanırdı? Hani ispat yükümlülüğü iddia makamına aitti?
Ayşe Panuş’un iddianamesindeki tapelere bakalım. Gezi Direnişi sırasında öldürülen Ahmet Atakan için 19 Eylül 2013’te Kadıköy’de yapılan eyleme ilişkin Ayşe orada olmak istediğine dair bir konuşma yapıyor. Söz konusu eylemde polis müdahalesi olmasından bahisle Savcı, “Ayşe’nin de eylemde olmak istediğini belirttiği tespit edilmiştir” değerlendirmesi yapıyor. Niyet suçu böyle bir şey olsa gerek.

Pınar Aydınlar hakkında adli kontrolle tahliye kararı verildi
İddianamelerdeki hayal gücüne dair bir örnek de Pınar Aydınlar’dan. Savcı, Pınar için “HDK içerisinde Kağıthane Belediye Başkanı olarak bulunduğu tespit edilmiştir” demiş. Bir de bunu kalın harflerle vurgulayarak yazmış. Ama Google’ı açıp Kağıthane Belediye Başkanı’nın AKP’li Mevlüt Öztekin olduğuna bakmamış.
Öte yandan, mesleki, siyasi ve insani faaliyetler de iddianamelerin “suç konusu”. Aynur Cengiz’e yöneltilen tek suçlama: Toplantı düzenlemek, toplantıya katılmak. Erkin Göylüler için cezaevindeki mahpuslara —özellikle terör örgütüne müzahir avukatlar aracılığıyla— psikolojik destek sağlaması suçlaması yöneltiliyor. Ben de burada “avukat düşmanlığı” görüyorum Sayın Savcım.
Bir de Ayşe Bengi Çelik var. Gezi davasında Çiğdem Mater’e çekilmemiş belgeselden ceza verildiğini gördük. Bu nedenle şok etkisi azaltılmış bir suçlama Ayşe’ye yöneltilen.
Ayşe, mülteci durumundaki siyasetçilerle ilgili danışmanı olduğu bir belgesel için Kayapınar eski Belediye Başkanı Zülküf Karatekin ile röportaj yaptığı için yargılanıyor. Yani Savcı, Ayşe’nin röportaj yaptığı için silahlı terör örgütü üyesi olduğunu iddia ediyor.
İddianameler böyleyken, hâlâ iddianamesini bekleyenler var. Zaten Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi’nde revire, avukata giderken konuştuğum hemen herkes iddianame bekliyor. Koğuştaki yatağımın yanında “şafak bilinmiyor” yazıyor. Ayşe Panuş yetkisizlik kararı sonrası Antalya’ya gönderilen dosyanın kabul edilip edilmeyeceğini, sonrasını, ne zaman hakim karşısına çıkacağını bilmiyor.
Türkiye’deki mahpuslar için hukuk güvenliği yok. Şafak hepimiz için belirsiz.”
(AB)