LeMan Dergisi ve karartılmış TV ekranları

Televizyonların yayınları karartılıyor, varlar ama yoklar…Habere erişim yasak! 

Leman dergisi şeriat isteyenlerin baskınına uğruyor. Karikatür yüzünden fırtınalar kopuyor…

RTÜK televizyon karartmakla mı görevlidir? 

Leman Dergisinde ve süreli yayınlarda kim sorumludur. 

Neden web sitesine erişim engellenmiştir? 

Basın hürdür sansür edilemez. Güzel cümle ama basın hür değildir, sansür edilir. 

Öğretide basın özgürlüğü ilkesi, Anayasanın vazgeçilmez kuralıdır.  Bu özgürlüğün amacı; doğru ve gerçek bilgileri kamuoyuna ulaştırmaktır.

Halkı aydınlatma, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye sevk etme, tartışmalar açma, bilinmeyenleri araştırıp ortaya çıkarma basının en önemli görevleridir. 

Böylece toplumda çağdaş ve demokratik bir toplum düzeni yaratılmasında adımlar atılmış olacaktır.  Halka ulaştırılmasında toplum yararı olan bilgiler, olaylar ve olaylar hakkında düşünülenler gazeteciler eliyle kamuoyuna aktarılacaktır.

Basın böylelikle kamuoyunun oluşumunu serbestçe sağlayacak ve ülkeyi yönetenler üzerinde halkın denetimi de gerçekleştirilmiş olacaktır. 

Basın hür değildir dersek; ifade özgürlüğü yoktur. Çünkü hukuk yoktur. Kanun vardır, uygulanmaz. Kimse sesini çıkarmaz. Sansür esastır ve yasalar üstü uygulamayla yürürlüktedir.    

Televizyonların karartılacağı, basın özgürlüğünün kötüye kullandığı hakkında birçok demeç ortalığı sardığı ve sarstığı bir ortamda Basın Kanunu ve hukuki düzen ne diyor? 

Basın özgürlüğü ne diyor? Gerçi ne derse desin, aldıran yok…

Basın özgürlüğünün kötüye kullanılmasının çaresi, basın özgürlüğüdür. 

Ceza hukuku ilkeleri basın özgürlüğünün kullanılmasından doğan suçlarda tek başına yeterli görülmemiştir. Ceza sorumluluğu bakımından farklı kural ve ilkelerin konulması ve uygulanması gerekir. Bu ilkeler basın özgürlüğünün korunmasında gerekliliktir, zorunluluktur. “Basında ceza rejimi” farklı bir ceza hukuku sistemidir.

Basın suçları basın yayın yoluyla gerçekleşir. Diğer suçlardan ayrıdırlar ve belirli özelliklere sahiptir. Çünkü bu suçlar düşünce üzerinde etkili düşünce ürünüdürler. Bu yönüyle sui generis suçlardır. Bir başka görüşe göre; basın suçlarının çoğu düşünce suçudur (Dönmezer). Basın suçları cezalandırılabilen “bir düşüncenin açıklanması” demektir. Bazı düşünürler ise basın suçlarının ayrı bir özelliğe sahip olmadığını ve genel hükümlerin yeterli olduğu kanaatindedirler. 

Şöyle ifade etmek mümkündür: “Eğer bir kanun belirli bir hareketi sırf basın yoluyla işlendiği takdirde cezalandırıyorsa, yani basılmış eserler dışında aleniyete koyucu araçlarla işlendiğinde cezalandırmamakta ise bu suçlara basın suçu diyebiliriz. Bunlar ayrı ve özel bir kategori oluşturabilirler. Bunun dışında kalan ve basın yoluyla işlenebilen suçları ise “basın yoluyla işlenen suçlar” olarak adlandırmak gerekir” (Basın Hukuku. Dönmezer-Bayraktar 6.Bası.İst.2016 Sayfa 441). 

O halde basın yoluyla işlenen suçlarda soruşturma ve kovuşturma ayrı kurallara tabidir. 

Eski 5680 sayılı Basın Kanunu’nu yürürlükten kaldıran yeni 5187 sayılı ve 09.06.2004 kabul tarihli Basın Kanunu’nun ilk üç maddesine göre; bu Kanun, basın özgürlüğünü ve bu özgürlüğün kullanımını düzenler. Basılmış eserlerin basımı ve yayımını kapsar. Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Kanun böyle söylüyor ve kanunda böyle yazıyor…

Soruyu şöyle soralım: Basın suçunda cezai sorumluluk kime aittir? 

Suç, bir kişinin fiili ile dış alemde değişiklik yarattığı eylemidir. Alıştığımız söylemle suç bir kişi tarafından işlenmiş olmalıdır. Ancak basın yayın yoluyla işlenen suçlarda basılmış eserin ortaya çıkmasında veya basın suçunun oluşmasında çok sayıda kişinin karıştığı ve bu kişilerin eylemlerinin birleşmesiyle basın suçunun oluştuğu görülür. 

Gazete veya dergide haberi muhabir yazar. Köşe yazısını yazan gazeteci/yazardır. Karikatürü karikatürist çizer. Fotoğraf, fotoğrafçınındır.

Bunlar tek başına gazete değildir, dergi değildir. Bir araya getirilmeli ve başka kişilerin gazete, dergi veya süreli bir yayın veya süresiz bir yayın için “yayın” fiiline ayrı ayrı karışmaları gerekir. Süreli yayında örneğin gazetede sorumlu müdür bütün bunları bir araya getirebilir.

Sayfaya yerleştirir. Gazeteye/dergiye bu malzemeleri, haberleri, yazıları, fotoğrafları yerli yerine koyar. Sayfalara başka kişiler de düzen verebilir. 

Sonra bütün bu toplananlar baskı makinesinde basılır ve basılmış eser ortaya çıkar. Satışa sunulur. O halde suçtan kim sorumludur? 

Türk Ceza Kanunu’nun 37. Maddesinde “suçun tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur” cümlesiyle başlar ve devamında suça iştirak/faillik düzenlemesi diğer maddelerde devam eder. 

Ama bu düzenleme basın suçları için yeterli değildir. Bu yüzden basın suçları için ayrı bir düzenleme yapılması ihtiyacı ortaya çıkmış ve cezai sorumluluk “basın suçu” ve basın özgürlüğü esasları gözetilerek farklı bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. 

Kanunda “cezai sorumluluk” Madde 11’e göre; “Basılmış eserler veya internet haber siteleri yoluyla işlenen suç yayım anında oluşur.” ve “Süreli yayınlar ve süresiz yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi sorumludur.” 

Eser sahibi; yayının düşünsel içeriğini oluşturandır. Yazıyı ya da haberi yazan, çeviren, resmi ya da karikatürü yapan kişidir (Madde 2).   

Eski 5680 sayılı Basın Kanunu’ndaki birlikte sorumluk sisteminden vazgeçilmiştir Eser sahibi kim ise sorumluluk eseri yaratana aittir.

Doğal olarak eski düzenlemeye göre yazıyı veya haberi yazan kim olursa olsun sorumlu müdür de ayrıca sorumlu kabul ediliyordu. O yüzden eser sahibi yazar veya muhabir suç işlerse onlarla birlikte sorumlu oluyordu. Örneğin karikatürü çizene dava açılırsa; sorumlu müdür de onunla yargılanıyordu. Bu eski sistem terkedilmiştir. 

Yerine “basamaklı” (sıralı) sorumluluk sistemi benimsenerek yeni Basın Kanunu’na göre basın suçuna iştirak edenler birbirini izleyen bir sıraya göre sorumlu kabul edilmektedirler. 

Suçun işlendiği iddiasına karşı sorumluluk birinci basamakta bulunun eser sahibine aittir. Eğer eser sahibi bulunur ve hakkında ceza davası açılırsa artık onu izleyen sırada bulunan sorumlu müdüre sorumluluk yüklenmez.

Eser sahibinin bulunamaması halinde ise izlenecek sıra Basın Kanunu Madde 11’de ayrıca gösterilmiştir. Kısaca; basamaklı sorumluluk sistemi Basın Hukukuna hâkim anlayıştır.  

Karikatür nedir? 

Bir karikatürist diğer insanlarla kalemi aracılığıyla bağlantı kurar. Sadece birkaç basit çizgi gibi gözüken karikatür ifade gücüdür. En önemli özelliği sınır tanımayan bir sanat dalıdır.

Böyle bir sanat yargı tarafından sınırlandırılmamalıdır. Sınırlandırma ve yasaklama bu sanat dalına hiç uymayan yabanca kelimelerdir. 

Karikatür, güldürür, sinirlendirir, ama düşündürür. Düşünürken, güldürür. Çarpıcıdır.  

Kimin düşünce özgürlüğü sınırlandırılmak istenirse; bu sınırlandırmayı en güçlü mizah engellerler. Birkaç söz, belki bir cümle ve belki sadece birçok çizgidir. Ancak değeri öğreticidir, akılda kalıcıdır. Siyasidir, politikası etkilidir. Ders verir. Sözsüz, güçtür. Dün böyleydi, tarih boyunca böyle oldu ve olacak… 

Sayın Tan Oral’ın anlatımıyla tanım verelim: 

“Ne olursa olsun, hangi koşulda olursa olsun, nasıl çizilirse çizilsin, yine de siyasi karikatürden yoksun bir basın eksikli ve sakil olmalı. Claude Mollard’ın dediği gibi, basın karikatürü, her durumda saygının sınırlarını en uç noktaya kadar zorlayarak, haberi ya da bilgiyi, alaycı ve delici bir biçimde yorumlayacak ve bundan ‘gerçek’ kadar, içtenlik ve özgürlük tutkumuz da kazançlı çıkacaktır. Bu ise demokratik bir ülke için, sağlıklı olmanın önemli bir kanıtı sayılmalıdır. Siyasi karikatürcüleri olmaksızın basın, oldukça hazin ve hiç kuşkusuz, daha az hakiki olurdu.” (Tan Oral Politika ve Çizerler. Yazısından, sayfa 18) 

Leman Dergisi süreli yayındır. Basın Kanunu’na göre Derginin sorumlu müdürü olan kişi bellidir. Bir başka deyişle eser sahibi dışında sorumlu müdürün, grafiker ve idare müdürünün hiçbir cezai sorumluluğu yoktur. Ama tümü tutuklanmıştır. 

Kanuna göre ve kanuna rağmen sorumlu olmayanlar ve eser sahibi bakımından verilmiş olan tutuklama kararı basın özgürlüğüne aykırıdır. Olmayan özgürlükler tutukludur, var olan kanun yoktur. 

Öncelikle Basın Kanunu’nda düzenlenmiş olan sorumluluk esastır. 

Siyasal ve toplumsal olayların tartışılacağı ve çözümleneceği yer mahkemeler değildir. 

Demokrasi açılan her ceza davasında tartışılıyorsa; yok demektir. 

Her ceza davası öncelikle demokrasi tartışması yaratıyorsa; karartılan ekranlarda haber alma hakkı hiçe sayılıyorsa;  asıl yargılanan basın özgürlüğüdür.   

TGC’den Halk TV ve Sözcü TV’ye yayın durdurma cezasına tepki
4 Temmuz 2025
Halk TV'den RTÜK'e özel yayın 'penguen' yayını
Halk TV’den RTÜK’e özel yayın ‘penguen’ yayını
27 Haziran 2025

(Fİ/EMK)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir