Savaş değil diyalog: Ortadoğu’da yeni bir dönem mümkün mü?

Ortadoğu, yıllardır süregelen karmaşık dinamikleri ve bölgedeki güç dengelerinin sürekli değişimiyle dünyanın en kritik siyasi sahnelerinden biri olmayı sürdürüyor.

Son dönemde yaşanan gelişmeler, özellikle İsrail ve İran arasındaki gerilimlerin tırmanması, ABD’nin bölgedeki rolü, Körfez ülkelerinin tutumu ve Türkiye’nin stratejik konumu, bölgesel barış ve istikrarı doğrudan etkileyen faktörler olarak öne çıkıyor.

Bu kritik dönemde, Suriyeli gazeteci Sarkis Kassargian ile Ortadoğu’daki bu gelişmeleri, sahadaki gerçekleri ve bölge ülkelerinin politikalarını derinlemesine konuştuk.

Kassargian, yaşanan çatışmaların ardındaki güç dengelerini, uluslararası aktörlerin bölgedeki etkisini ve geleceğe yönelik olası senaryoları ayrıntılı ve kapsamlı bir şekilde değerlendirdi.

Kassargian, “Ortadoğu’da ateşkesin ardından müzakere kaçınılmaz; çünkü artık herkes biliyor ki bu savaşın büyümesi sadece bölgeyi değil, tüm dünyayı yakar. İran çökerse alevler Hürmüz’den Avrupa’ya kadar yayılır” diyor. 

Geçtiğimiz günlerde bir programda bu konudan bahsettiniz, ateşkes ve müzakere süreci hakkında neler söylediniz?

Dün Hediye Levent’le bir programımız vardı. Orada zaten bu ateşkes haberi çıkmadan bundan sonra ateşkes gelecek, ondan sonra da müzakere başlayacak dedim. Saldırıya dayanarak söyledim bunu. Fakat İsrail yalnızca bu savaşı noktalayamaz, sonuçlandıramaz. Amerika’nın desteğine muhtaç.

Amerika’nın bu savaşa dahil olması bölge için ne anlam taşıyor?

Amerika’nın girmesi şöyle bir anlam kazandı. Hem İsrail’i memnun etti ki “valla biz İsrail’i yalnız bırakmadık” mesajı verdi. Hem de dünyaya Trump’ın vermek istediği o imaj yani “Amerika güçlü, Amerika istediğini yapabilir, şartlarını masaya koyduğunda herkes evet demek zorunda kalır” o imajı pekiştirdi. 

Aynı zamanda da İran’ı artık geri dönmesi mümkün olmayan bir noktaya ulaştırmadı. Çünkü İran artık böyle işte bir intihar eylemine girmeye başlarsa bölge tümüyle ateşlenir, alev alır. Yani Hürmüz Boğazı’ndan, boğazını kapatmaktan başlayarak tüm bölgeyi ateş çemberine dönüştürebilir İran. Ama bunu ne zaman yapar? Artık çökmesinin garanti olduğunu ve başka bir çözüm kapısı bulunmadığını hissederse, Trump da İran’ın oraya ulaşmaması için gayret gösterdi bence.

İran’ın Katar saldırısından önce bölgedeki hareketlilik hakkında bilgi verir misiniz?

İran’ın Katar saldırısına bakıyoruz. Katar’da Birleşik Arap Emirlikleri ve başka bölge ülkeleri saldırı olmadan zaten saatler önce hava alanını kapattılar. Yani saldırıdan haberler vardı. 13 füze atıldı, 12’si vuruldu, birisi de hedefe ulaştı. Benim Katar’dan aldığım bilgilere göre zaten Amerikalılar üssü boşaltmıştı.

Belki de birkaç yerde birkaç şey bırakmış olabilirler. Yani bir kontrollü hedeflemeydi ya da bir bildirilmiş hedeflemeydi. Şimdi Amerika işte İran’ın o nükleer programını vurdu, İran’da misilleme yaptı, yani görünüşte. Artık zemin bir diyalog zemine hazır olmuş görünüyor.

Peki Amerika neden bu diyalog ve müzakere sürecinin başlamasını istiyor?

Bir, zaten Körfez ülkeleri, Amerika’nın müttefik ülkeleri bölgede, Amerika üstüne üzerine baskı kuruyorlar ki bu savaşı tetiklemeyin, daha da büyümesin. Çünkü bu savaşın bölgedeki etkileri çok körfez ülkeleri için çok vurucu.

İki, eğer İran daha da böyle artık bu tansiyonu yükselterek, daha da işte Hürmüz Boğazı’nı kapatarak, bölgedeki Husi’ler eliyle petrol tankerlerini hedeflemeye çalışırsa mesela, petrol fiyatlarında zaten çok büyük bir patlama olacak. O da tüm dünyayı etkileyecek. Tüm ülkeleri etkileyecek.

Korona dönemi gibi bir enflasyon, bir tedarik zincirlerin kırılması falan o da tüm dünyayı yeni bir soruna sokacak ki zaten o Ukrayna-Rusya savaşı etkilerinden daha Avrupa mesela çıkamadı yani başaramadı. Biz şimdi Avrupa böyle bir yeni bir durum nasıl idare edecek. O sorulur.

Şimdi üçüncüsü de İsrail’in de orada büyük sorunu var. Çünkü İsrail bazı araştırmalara göre ııı İsrail için her gün savaş yaptığı İran’la savaştığı her gün yaklaşık İsrail’e maliyeti iki milyar dolar. On iki günlük savaşta İsrail’in yirmi dört milyar dolar kaybı var. Bu tabii ki hem doğrudan hem dolaylı kayıplar. Yani hem doğrudan işte o savunma füzelerinin fiyatları işte hataları hem de biliyorsunuz İsrail mesela bir turistik ülke. Yani turist yok. Zaten hava sahası da kapalı. İran geceleri vuruyor yani bu da şu anlama geliyor, İsrailler her gece yatma saatlerinde, rahat alıp da işte öbür gün işe gittikleri saatlerinde sığınaklara koşuyorlar.

Bu da psikolojik baskı yapıyor. Daha da önemlisi, evet İsrail vuruyor, hava sahasının hakimiyeti elinde tutmuş. Ama yapabildiği şeyi zaten ilk günlerde yaptı.

Yani ilk günlerde İran’ı çok sert vurdu, çok sürpriz bir şekilde İran’ı vurdu. Ama bence çok büyük neticeler aldı ama Nihai kendisinin çizdiği senaryoya netice ulaşmadı İsrail. Yani İsrail bu istihbarat, ilk gündeki istihbarat operasyondan sonra İran’ın, İran içerisinde böyle bir çöküş, bir kaos olacağını düşünüyordu ama olmadı. Çünkü İran galiba hazırdı böyle bir senaryo.

İran’ın devlet yapısı ve istihbarat operasyonlarının etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Yani bu senaryolara bir de İsrail’in ve batının anlamadığı bir şey var İran’da bence. İran evet görünüşte bir kurumlar devleti olarak görünür ki bazen doğru yani böyle nispeten yani başka bölgedeki ülkelerle kıyaslayarak. Ama İran’da sonunda bir derin devlet sistemi de kalıyor.

Ve o derin devlet İran Devleti’ni hızlıca, çok çabukça şekillendirebilir. Onun için böyle istihbarat operasyonları birkaç gün için çok etkileyici ama uzun vadede o kadar da etki yaratmaz diye düşünüyorum. 

Bir de çok önemli bir şey var. Rusya’nın ve Çin’in girişimleri de burada çok önemli. Şimdi çok konuşmadılar. Çünkü Amerika ile Trump biraz bazı yerlerde ölçüyorlar, bazı yerlerde de çatışıyorlar aslında siyasi anlamda. Onun için Trump üzerinde bir baskı kurmuşlardır diye düşünüyorum.

İsrail-Amerika savaşı, genelde Amerika hemen birinci günden İsrail’in yanında bu savaşın bir parçası olmasıydı. Ama Trump, Trump’la öyle olmadı.

Bence bu savaşa, Netanyahu Trump’ı sürdü bu savaşa. Zorla soktu. Zorla soktu bu savaşı. Zaten teşekkür etti falan. Neredeyse hani ayaklarını yalayacaktı Trump’ın. İyi ki girdin falan diye. Yani çok zekice yaptı aslında bunu. Yani eğer benimle yürümüyorsan seni zorla bu savaşa sokacağım dedi ve soktu.

Netanyahu’nun iç siyasetteki durumu ve savaşı başlatmadaki motivasyonları nelerdir?

Böyle bu mahkeme sürecini falan ertelemeye çalışıyor ama sonunda böyle bir gerçek var. İsrailler için yaşadıkları tüm bu travmalar tırnak içerisinde, Hamas saldırıları, Hizbullah saldırıları, Rusya saldırıları, bunun kaynağı İran olarak görürler. Onun için Netanyahu’nun iç siyasette İsrailleri ikna etmekte pek de zorlanmaz İran’a karşı saldırıda. Yani Lübnan’a karşı belki de direniş gösterebilir iç kamuoyu.

Ama İran’a karşı böyle bir potansiyel bir anlaşma var. Yani İran’ı düşman bellemişler. İran’ın söylemi de böyle diplomatik standartlara kıyaslanarak İran yanlış yapıyor. İran, İsrail’e karşı hiçbir diplomasi de hiçbir yer bulamayacak terimler kullanıyor. “İsrail’i yok etme, denize atma, İsrail’i bitirme” gibi. Şimdi bu söylemlere karşı İsrail’leri İran’a saldırmak için ikna etmek zor olmayacak.

Çünkü zaten İran açık halen İsrail’i yok edeceğiz diyor. Bir de şimdi nükleer programdan bahsediyoruz. Bakın işte bizi yok etmek isteyen bir devletin nükleer silahı olduğunda ne yapabiliriz anlamında ikna etmek kolay oluyor tabi ki.

Türkiye’nin bu süreçteki tutumu ve Ortadoğu’daki konumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye, Türkiye aslında böyle kendini sıkışmış buldu. Yani şimdi İsrail’e karşı işte biraz Söylem olarak İsrail karşıtlığını devam etti. Ama mesela bu saldırıların arkasında Amerika vardı.

Amerika da saldırıyordu. Amerika da gaz veriyordu ya da yeşil ışık yakmıştı. Hiç Amerika’nın lafını etmedi mesela. Bu da gerçek bir olmuyor. Yani eğer siyasetin gerçek bir siyaset gerçek bir tavır sergilemek isteseydi, öncelikle Amerika’ya söylemeliydi ki İsrail’in üzerine baskı yapın, durdurun. Bu savaş olmaz. Bunu da yapamaz çünkü zaten Trump, açıklamalarla Trump üzerinde etkilemek biraz zor. Böyle bir fikir, unutmayın.

“Erdoğan’a arkadaşım, Erdoğan’ı beğeniyorum, Erdoğan’la iyi işler yapabiliriz” diyen ve aynı zamanda da Erdoğan’a aptal olma diyebilecek bir siyasi figür Yani Trump’la böyle başka cumhurbaşkanları gibi işte bir açıklamayla baskı yapmak, bir kamuoyunu oluşturmak öyle siyaset yapılmaz yani. Bu da Türkiye’nin aslında Türkiye’nin zayıflığı değil, Trump’ın Trump aslında diplomatik bir figür değil.

Türkiye’nin İran ile ilişkileri ve bu ilişkilerin ekonomik boyutu hakkında ne söylemek istersiniz?

Bir yönden Trump, öbür yönden de Türkiye zaten İran’ın mesela İran’da böyle bir rejim belirtiliği falan olmasını isteyen bir ülke olduğunu düşünmüyorum ben. Hem o enerji tedarikini, İran’dan elde ettiği karları göze alırsak çünkü İran sonunda bu yaptırımlar altında kaldığı sürece Türkiye o yaptırımların, İran’ın o batı yaptırımları direnmek için Türkiye’ye Türkiye üzerinden bunu yaptığında, Türkiye orada bir gelir ele geçiriyor.

Mesela Rıza Sarraf’ı hatırlayacaksınız, 15-16 milyar dolarlık rüşvetlerden bahsedildi Sarraf dosyasında. Yani 16 milyar dolarlık rüşvet bulunan bir dosyanın bütçesi ne kadar olabilir artık siz bunu tahmin edebilirsiniz. İkincisi, bu da çok önemli bence, bu da çok konuşulmuyor Türkiye’de. İran yaptırımlardan önce yani Şah döneminde bir batının gözbebeğiydi bölgede. Amerika’nın gözbebeğiydi. İsrail ile çok iyi ilerideydi ve bu İran böyle iyi bir mesafe katıyordu bölgede bir güç olarak. Şimdi İran’ın İslam’da devrim olduktan sonra İran’dan o şirketler çıktı, o yatırımlar kaçtı.

Aydın Selcen hoca mesela diyor ki ben İslam devrimi öncesinden de İran’a gidiyordum. Evet. Ve oradan Mercedes, Renault mesela o şirketler o dönemde o tarihlerde İran’da sanayi yapıyorlardı. Şimdi o şirketler tümüyle İran’dan çıkıp Türkiye’ye geldiler. 

Çünkü İran’ın bir özelliği var. Coğrafi anlamda evet Türkiye gibi işte Ortadoğu’yu Avrupa’ya bağlayan bir ülke değil ama İran’da Çin, Hindistan gibi Asya’nın büyük sanayi devletleri, ülkeleri Ortadoğu’ya ve Avrupa’ya bağlayan bir coğrafya. İkincisi de enerjiyle çok zengin.

Şimdi bu Avrupalı şirketlerin İran’a yatırım yapmak için böyle çok büyük heves  gösterebilir. Bu da Türkiye’nin hem jeopolitik hem de ekonomi anlamında etkiler. Onun için Türkiye bence böyle İran’da rejimi değiştirip de Amerikan rejimi İran’a gelmesini çok da istemez bu stratejik anlamda.

İran’daki rejim değişikliği talebi ve muhalefetin durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

İran’dan giden rejimden dolayı bir sürü insan var, İran’ı terk etmek zorunda kalanlar var. Onlar Amerika’nın müdahalesiyle bir İran’da değişiklik isterler mi yoksa İran’ın kendi öz gücüyle bir değişikliği mi isterler, rejim değişikliği? Yok ikisi de var, ikisi de var efendim. Yani hem Amerikan tankıyla İran’a girmek isteyen muhalifler var.

Biraz daha çok böyle “yok işte hem İran rejimi hem de Amerika düşmandır” anlamında. İçeriden “bir değişiklik biz yapmalıyız” diyenler de var ama o tutmaz yani bunu da söyleyeyim. Rejim değişikliklere dışarıdan destekli olmazsa içeride her ne olursa olsun yüz binlerce kişi ölüp hapishanelere tıkılsa  bile bu rejim değişikliği olmaz. Bu bölge böyledir. Bu bölgenin sistemi böyle. 

Devlet Bahçeli’nin Türkiye-İsrail ilişkileri ve Türkiye’nin güvenliği ile ilgili açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz? İsrail’in hedefi Türkiye olabilir mi?

Şimdi Devlet Bahçeli’nin çıkışları çok ilginç. Ben Devlet Bahçeli’ye katılıyorum, söylemiyorum. Ama… Böyle anlamadığın bir şey var. Eğer Sayın Devlet Bahçeli bu kadar, yani bu söylediğinde bu kadar samimiyse, Suriye’deki siyasetlerin ya da Türkiye’nin Suriye siyasetlerini buraya kadar getirdiğini nasıl ön göremedin? Şimdi herkes biliyordu ki Suriye’de olan biterler aslında Suriye’yi, İran’ı Suriye’den çıkarmak içindi.

İSRAİL- İRAN ÇATIŞMASI 12. GÜNÜNDE
Trump “Ateşkes” dedi, Tahran yalanladı
24 Haziran 2025
ABD: Trump'ın Harvard'a yabancı öğrenci yasağına da iptal
YARGIÇLAR OTOKRASİYE İZİN VERMİYOR
ABD: Trump’ın Harvard’a yabancı öğrenci yasağına da iptal
25 Haziran 2025
İran, Mossad ajanı olmakla suçladığı 3 kişiyi idam etti
İran, Mossad ajanı olmakla suçladığı 3 kişiyi idam etti
25 Haziran 2025

(EMK)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir